2007'den Bugüne 92,568 Tavsiye, 28,260 Uzman ve 20,019 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Cinsel Eğitim, Danışma ve Terapiler
MAKALE #11693 © Yazan Uzm.Psk.Dnş.Aykut BORA | Yayın Kasım 2013 | 2,180 Okuyucu
Fiziksel ve duygusal süreçlerin birlikte ele alınması gereken, çok yönlü bir kavram olarak cinsellik insan yaşamında önemli bir yere sahiptir. Sahip olduğu bu öneme rağmen hakkında bilinenler, konuşulanlar uzun yıllar sınırlı kalmakla birlikte son elli yıldır artış göstermektedir.

Cinsellik, psikanalitik psikolojinin kurucusu Sigmund Freud’un kuramını oluşturan iki temel içgüdüden biridir. Freud, kuramını oluşturduğu yıllarda cinsellik ve psikopatoloji arasındaki ilişki üzerinde titizlikle durması sebebiyle eleştirilmiş ve birçok kuramcı tarafından reddedilmiştir. Yükselen eleştirel sesler kimi zaman bilimsel jargondan uzaklaştırılarak kişiselleştirilmiş ve doğrudan Freud’un bireyselliğine atfedilmiştir. Cinselliğin psikopatoloji ile bu denli ilişkilendirilmesi hususunda yöneltilen eleştiriler karşısında Freud, kendisinin insanlığın uykusunu kaçıranlardan biri olduğu sonucunu çıkarmıştır. Yoğun eleştirilerle birlikte psikanalitik psikoloji, ruh sağlığı ve diğer birçok mecrada cesur bir ekol olarak algılanmış ve önemli düzeyde kabul görmüştür.

Cinsellik, tıp ve psikiyatri literatüründe de uzun zamanlar göz ardı edilmiştir. Yapılan araştırmalar ve yayınların sınırlılıkları son zamanlarda yapılan bilimsel çalışmalarla birlikte giderilmeye çalışılmaktadır. Özellikle 1950’lerden sonra cinselliğin olağan gelişimi ve anomalileri üzerinde birtakım çalışmalar yürütülmüş, William Masters ve Virginia Johnson ile birlikte cinsel anomali ve tedavilerde önemli gelişmeler kaydedilmiştir.

Masters ve Johnson, cinsel süreçleri “cinsel yanıt döngüsü” olarak adlandırılan evreler halinde tanımlamış ve bu evre ya da evrelerde meydana gelen bir takım aksaklıkların insanın olağan cinsel yaşamını olumsuz etkilediğini ileri sürmüşlerdir. Uyarılma, plato, orgazm ve çözülme olarak tanımladıkları cinsel yanıt döngüsüne sonraları Helen Kaplan tarafından “istek” evresi de eklenerek, plato evresi tanımı kullanılmamaya başlanmıştır.

Günümüzde psikiyatrik bozuklukların sınıflandırıldığı DSM-IV’te de istek, uyarılma, orgazm ve çözülme evreleri dikkate alınarak Cinsel İşlev Bozuklukları bu evrelerdeki aksaklıklar ekseninde tanımlanmaktadır. DSM-IV’te yer alan Cinsel İşlev Bozuklukları, “Cinsel İstek Bozukluğu, Cinsel Tiksinti Bozukluğu, Kadında Cinsel Uyarılma Bozukluğu, Erkekte Erektil Bozukluk, Kadında/Erkekte Orgazm Bozukluğu, Erken Boşalma, Disparoni, Vajinusmus, Başka Türlü Adlandırılamayan Cinsel İşlev Bozuklukları, Genel Tıbbi Bir Duruma Bağlı Cinsel İşlev Bozuklukları, Alkol ve Madde Kullanımına Bağlı Cinsel İşlev Bozuklukları” şeklinde sınıflandırılmaktadır.

Kişinin olağan cinsel yaşamını aksatan Cinsel İşlev Bozuklukları etyolojik olarak psikolojik ya da organik etkenlerden kaynaklanabilmektedir. Organik kökenli Cinsel İşlev Bozuklukları üroloji ya da jinekoloji hekimlerince tedavi edilirken; psikolojik etkenlere bağlı olarak ortaya çıkan Cinsel İşlev Bozuklukları, ruh sağlığı alanında çalışan ve cinsel terapiler konusunda eğitim almış (psikolojik danışman, psikolog ve psikiyatristler tarafından sağaltılmaktadır. Kişinin cinsel yaşamında meydana gelen her aksaklık bir Cinsel İşlev Bozukluğu olmayabilir. Çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilen ve kişinin cinsel yaşamında sorun yaşamasına neden olan durumlar da cinsel tedavi ve terapiler kapsamında ele alınabilmektedir.

Cinsel terapiler, kendine özgü uygulama ve metotlara sahip, farklı psikoterapi ekollerine ya da bunlardan elde edilen bütüncül bir senteze dayanılarak yürütülen profesyonel bir süreçtir. Amaç, kişinin yaşadığı sorunun tespit edilmesi ve olağan bir cinsel yaşamın önündeki engellerin kaldırılmasıdır.

Cinsel terapi sürecinde faydalanılan kimi ekol ve modeller aşağıda belirtilmiştir:

1. Masters ve Johnson Modeli: Masters ve Johnson, cinsel eğitimin cinsel sorunların önlenmesi ve ortadan kaldırılması hususunda önem arz ettiğini ileri sürmüşlerdir. Uzun yıllar sürdürdükleri çalışmalarında yaşanılan birçok sorunun cinsel bilgi eksikliğinden kaynaklandığını fark etmiş ve cinsel eğitim kavramı üzerinde sıklıkla durmuşlardır. Bununla birlikte bu modelde, Cinsel İşlev Bozukluklarının sağaltımında davranışçı ekolden çokça faydalanılmaktadır.

2. Kaplan Modeli: Helen Kaplan’ın çalışmalarına dayanan bu model aslında Masters ve Johnson’un devamı niteliğindedir. Helen Kaplan, cinsel yanıt döngüsünde istek evresinin de tanımlanması gerektiğini ileri sürmüştür. İstek evresinin uyarılma ve orgazm süreçlerini de etkilediği gerçeğini literatüre kazandırmıştır. New Sex Therapy adlı eseri alanda önemli bir yere sahiptir.

3. PLISSIT Modeli: Bu model, cinsel terapi sürecinde önemli hususlarının baş harfleri kısaltılarak adlandırılmıştır. Permission; cinsel terapi sürecinde özen gösterilmesi gereken izin kavramını tanımlamaktadır. Danışanın cinsel paylaşımlarda bulunmasına müsaade etme ile birlikte danışanın en öznel yaşamı olan cinselliği konuşurken danışandan izin almanın gerekliliğini anlatmaktadır. Limited Information; Masters ve Johnson’un da özellikle vurguladığı üzere cinsel eğitimin cinsel terapi sürecindeki önemini tanımlamaktadır. Danışan yaşadığı sorun ve sürece dair bilgilendirilmeli; fakat bu bilgilendirme danışanın algılayabileceği düzeyde ve sınırlı olmalıdır. Spesific Suggestion; danışanın yaşadığı cinsel sorunun sağaltımına yönelik getirilecek önerileri tanımlamaktadır. Kimi zaman danışan bu önerilerle, yoğun bir terapi sürecine gerek duymaksızın sorunlarının üstesinden gelebilmektedir. Intensive Therapy, danışanın yaşadığı cinsel sorunun sağaltımına yönelik yoğun terapi uygulamalarını tanımlamaktadır. Danışanın yaşadığı sorun teşhis edilmeli ve vaka formülasyonu oluşturularak yoğun terapi uygulamaları gerçekleştirilmelidir.

4. Psikanalitik Model: Cinsel sorunların tanı ve sağaltımında psikodinamik psikoloji ekolünün kullanıldığı modeldir. Özellikle psikoseksüel gelişim ve bu gelişim dönemlerinde meydana gelen fiksasyonlar üzerine yoğunlaşılır.

5. Sistemler Arası Model: Cinsel sorunların sağaltımında psikoterapötik yöntemlerle birlikte, farklı disiplinlerin konu alanlarından faydalanılan modele verilen addır.

6. Birleşik Terapi Modelleri: Bu modelde eklektik bir anlayış hakimdir. Danışanın yaşadığı cinsel sorun ve vakanın gerektirdiklerine göre farklı ekollerden yararlanılan, bütüncül bir anlayışın var olduğu yöntemlerdir.

Cinsel terapiler, farklı ekol ve modellere dayalı olarak uygulansa da terapilerle ulaşılmak istenen amaçlar hemen hemen aynıdır. Bunlardan ilki danışanlara ihtiyaçları olan cinsel eğitimin verilmesi ve böylece cinsel sorunlara sebep olan bilgi eksiklerinin giderilmesidir. Cinsel sorunların sürmesinde etkili olan performans anksiyetesi de cinsel terapilerde ortadan kaldırılması amaçlanan konulardan biridir. Kişilerin sahip olduğu yıkıcı seks rollerinin ve yaşam tarzlarının değiştirilmesi, çiftler arasındaki iletişimin arttırılması, çiftlere terapi sürecinde bireysel ve karşılıklı sorumluluk bilincinin yüklenmesi, olumsuz ve yanlış cinsel davranışların değiştirilmesi ve cinsel yaşamı verimli kılacak cinsel tekniklerin öğretilmesi cinsel terapinin temel amaçlarındandır.

Cinsel terapilerde Bilişsel-Davranışçı ekolle ilişkilendirilerek kullanılan birtakım yöntemler semptomatik anlamda işlevsel bir öneme sahiptirler. Bunlardan bazıları aşağıda belirtildiği gibidir:

1. Cinsel Birleşme Yasağı: Çiftler yaşadıkları cinsel sorunların üstesinden gelmek için çeşitli yöntemlere başvururlar. Kendilerince geliştirdikleri ya da çevreden duydukları yöntem ve tekniklerle cinsel sorunlarını çözmek için çaba sarf ederler. Genelde bunda başarısız olurlar ve cinsel birleşmede yaşanan başarısızlıklar kişide performans anksiyetesine yol açar. Performans anksiyetesi daha önce de bahsedildiği üzere cinsel sorunların sürmesinde etkili olan olumsuz bir etkendir. Çiftlerin performans anksiyetesi yaşamamaları adına cinsel birleşme yasağı uygulanır. Bu yasağın belirli bir süresi yoktur. Performans anksiyetesinin düzeyi cinsel terapist tarafından analiz edilerek uygun süre zamanla öngörülür.

2. Duyusal Odaklanma: Çiftlerden cinsel birleşme olmaksızın birbirlerinin bedenlerini keşfetmeleri istenir. Bedenlerinin hangi bölgelerinden daha çok uyarıldıklarını anlamaları beklenir. Duyusal odaklanma, tensel ve seksüel iletişimi arttıran bir yöntemdir.

3. Dur-Başlat Tekniği: Özellikle erken boşalmanın tedavisinde kullanılan davranışçı bir yöntemdir. Kadından el ya da ağız yoluyla erkeğin penisini uyarması ardından orgazm evresine varana dek bunu sürdürmesi istenir. Erkek orgazmik noktaya ulaşınca kadından durmasını ister. Kadın durur ve erkeğin anüs ile testisleri arasındaki bölgeye başparmağıyla baskı uygular. Orgazmik hissin geçmesinin ardından uygulamaya devam edilir. Bu teknik yardımıyla erkek orgazm olma süresini kontrol etmeyi öğrenir.

4. Penis Başının Sıkılması: Bu teknik de erken boşalmanın tedavisinde sıklıkla kullanılmaktadır. Cinsel birleşme öncesi ereksiyon ve tümesans sağlanmış penisin başı sıkılarak cinsel birleşme başlatılır. Birleşme öncesi penis başının sıkılması, orgazmın gecikmesine yardım eder.

5. Ev Ödevleri: Kişinin ya da çiftlerin yaşadıkları cinsel sorunlara yönelik belirlenen tekniklerin evde gerçekleştirilmesine dayanır. Cinsel terapilerde kullanılan tekniklerin cinsel terapistin yanında uygulanması mümkün olmadığından bu tekniklerin evde uygulanması istenir.

6. Grup Psikoterapileri: Grup psikoterapileri, özellikle kadınlarda görülen Cinsel İşlev Bozukluklarının tedavisinde etkili olabilmektedir.

7. Paradoksik Niyet: Viktorl Frank tarafından sistematize edilen paradoksik niyet tekniği özellikle fobilerin tedavisinde kullanılmaktadır. Cinsel terapilerde de işlevsel bir teknik olduğu düşünülmektedir. Paradoksik niyet şöyle örneklendirilebilir: Kaygılı olan; fakat o an için rahat davranması gereken birine “rahat ol” denmesi kişinin kaygı düzeyinin yükselmesine neden olabilir. Diğer yandan “şimdi kaygılanabildiğin kadar fazla kaygılan, hadi biraz daha, biraz daha kaygılan” gibi negatif telkinde bulunularak kişinin kaygı düzeyinde bir azalma sağlanabilir. Örneğin erken boşalan ve her seferinde erken boşalacağına dair performans anksiyetesi olan birine ev ödevi olarak gerçekleştireceği cinsel birleşmede boşalabileceği kadar erken boşalması, bunu daha önce yapmadığı kadar erken yapması istenebilir.

8. Düşünce Odağını Değiştirme: Düşünce odağını değiştirme bilişsel bir yöntemdir. Kişiye cinsel sorunların meydana geldiği anda, cinsel sorunların meydana gelmesinde etkili olan ya da bunu kolaylaştıran, hızlandıran düşüncelerin değiştirilmesi öğretilebilir. Örneğin erken boşalma yaşayan birine boşalacağını hissettiği anda zihnindeki seksüel imgeleri dağıtarak dramatik bir şeyler düşünmesi istenebilir.

Cinsel terapiler daha çok tıp, psikiyatri ve psikolojinin alanına giriyormuş gibi görünse de cinsellik çok daha geniş bir spektrumda ele alınması gereken bir kavramdır. Çok yönlü olması sebebiyle tedavisinde de çok yönlü bir anlayış benimsenmelidir. Tıp, psikiyatri ve psikolojinin temel ilke ve yöntemlerinin yanı sıra cinselliğe dair söyleyecek bir şeyleri olan diğer pozitif disiplin ve anlayışlar da dikkate alınmalıdır. Çocuklara yönelik yaş ve gelişimleri göz önünde bulundurularak verilecek olan cinsel bilgilendirme ve eğitim de gelecekte cinsel sorunlara dair önemli bir önleyicilik niteliği taşımaktadır.

Son olarak Eric Berne’ün cinsellik tanımı asla unutulmamalıdır:

Cinsellik, bir kişinin diğerine bir şey yapması değil; bir kişinin diğer kişiyle birlikte bir şey yapmasıdır.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Cinsel Terapiler Psk.Kemale GÜNHAN
► Cinsel Eğitim Psk.Atiye KAYTAZOĞLU
► Cinsel Eğitim Psk.Remzi KARAKAYA
► Cinsel Eğitim Psk.Dnş.Barışcan ÖZTÜRK
► Çocuklarda Cinsel Eğitim Psk.Dnş.Havva BAYAR
► Cinsel Gelişim ve Eğitim Psk.Aysu YENİEL SİLLE
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,019 uzman makalesi arasında 'Cinsel Eğitim, Danışma ve Terapiler' başlığıyla benzeşen toplam 24 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:03
Top