2007'den Bugüne 92,575 Tavsiye, 28,262 Uzman ve 20,023 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Çatışma Çözme Becerisi…
MAKALE #14125 © Yazan Psk.Dnş.Ayşe ERBAŞ | Yayın Şubat 2015 | 2,513 Okuyucu
Hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır çatışma; işyerinde, yolda, otobüste, evde… nerede en az iki kişi varsa orada her an bir çatışma potansiyeli mevcuttur. Bazen bilerek bazen da bilmeden çatışmanın içinde buluruz kendimizi.
Çoğunlukla da sonradan, bu muymuş kızdığım, üzüldüğüm, öfkelendiğim deriz. Öfke baldan tatlıdır sözünü doğrularcasına kontrolsüz davranışlar sergileriz çoğunlukla da. Dış kaynaklı olanlara verdiğimiz tepkiler belirler çözüm sürecini. Günlük yaşantımızda o kadar çok bizi sıkan, üzen, geren ve strese sokan durumlarla karşılaşıyoruz ki... Sabah erkenden başlar çoğunlukla gerginlikler. Aman Allah”ım sanki tüm dünya bize karşı, her şey beni buluyor, ne zaman işim rast gitti ki gibi düşünceler geçer ve bunlar çözümü güçleştirir. Ayrıca herkes kendince haklıdır ya da öyle düşünür. Tüm olumsuzluk yaratan durumların arkasında yatan düşünce de bu değil mi? Kendini haklı görme… Hiç ama hiç kimse burnundan kıl aldırmamakla birlikte suçlu ya da sorumlu hep ötekilerdir. Suçlamak sadece bir problemin içinde sıkışıp kalmak ve problemi kalıcı kılmayı sağlamaktadır. Karşımızdakileri suçlayarak sorunlarımızı çözemeyiz. Öfke duygusunun temelinde bir şeyi ya da birilerini suçlamak yatmaktadır. Sorunun bir parçası olmak istemiyor isek çözümün bir parçası olmalıyız. Nasıl ki buzdolabımız kokuyor ise içine parfüm sıkıp bırakamayız. Gerekirse içini boşaltıp temizleriz ve kokunun kaynağını buluruz. İşte bizi rahatsız eden, kızdıran durumlarda da çözümcül olmamız gerekmektedir. Bu çatışma sürecini aslında hayata bakış açımız belirlemektedir.
Hayata nasıl bakılması gerektiği ile ilgili şöyle bir hikaye vardır. Bir zamanlar her şeyden, her durumdan şikayet eden, hayatının berbat olduğundan sürekli yakınan bir kız vardı. Genç kızın bu durumu karşısında mesleği aşçılık olan babası bir gün ona ders vermek istedi. Mutfağa götürdü ve üş ayrı cezveyi suyla doldurup ateşe koydu. Cezvenin birine patates diğerine yumurta sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu. Kızı tüm bunları izliyor ve bir anlam veremiyordu. Sabırsızlanarak sızlanmaya başladı ve neler olduğunu sordu. Babası ateşi kapadı ve cezveleri alarak kızına ne gördüğünü sordu.Kızı alaylı bir şekilde patates, yumurta,kahve çekirdekleri gördüğünü söyledi.Babası patatesi ve yumurtayı tabağa ,kahveyi de fincana boşalttı ve kızına tekrar yakından bakmasını ve incelemesini söyledi.Bütün bunları anlayamayan kızına şu açıklamayı yaptı baba. Patatesin De yumurtanın da kahve çekirdeklerinin de aynı sıkıntıyı yaşadıklarını yani aynı kaynar su içinde kaldıklarını ancak hepsinin farklı tepkiler verdiklerini söyledi. Patates daha önce sert, güçlü, ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü. Yumurta ise çok kırılgandı ancak kaynar suda kalınca yumurtanın içi sertleşmiş ve katılaşmıştı. Ancak kahve çekirdekleri bambaşkaydı suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği suyu da değiştirmişlerdi. Sen hangisisin? diye sordu baba kızına. Bir sıkıntı karşısında nasıl tepki vereceksin? Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin? Yumurta gibi kalbini mi katılaştıracaksın? Yoksa kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı tat katmasına izin mi vereceksin? İşte hayata bakışımız çatışmaya bakışımızı ve tercihlerimizi de belirler. Çatışmalar elbette ki birden ortaya çıkmazlar. Belli bir gelişme, birikim ve olgunlaşma sürecinden sonra ortaya dökülür.Çatışmanın rahatsızlık yaratmasının nedeni, duyguların devreye girmesi,bazen fikirlerin,inançların, değerlerin ve ya çıkarların karşımızdaki kişiyle uymamasından kaynaklanmaktadır.
Bütün ilişkilerde, eşler arasında, anne baba çocuk ilişkisinde, işyerinde iş arkadaşlığı, akran ilişkilerinde kısacası her türlü ilişkilerde çatışma yaşanmaktadır. Davranışlarımızda doğası gereği saldırganlık ve dürtüsellik mevcuttur. Bu bir çeşit insanın kendini ifade şeklidir. Evet, doğasında var ama öyle mi davranmak gerekir? İçimden geldi öyle yaptım, ben böyleyim ne yapayım, çok öfkeliyim elimde değil gibi söylemler yapılan yanlış davranışı haklı kılar mı? İçimizden geldiği gibi davranmanın da ölçüsü var ve olmalıdır. İstedim oldu istedim olmadı düşüncesi doğru değildir. Evet; sinirlenme, üzülme, kızma, sevinme gibi duygular ve davranışlar insani tepkilerdir. Fakat, tepki gösterme sırasında göstereceğimiz tepkiyi seçme, göstereceğimiz tepki de ve gün içerisinde bütün ilişkilerimizde duygu ve davranışlarımızı kontrol altına almalıyız. Duygularımız bizi değil biz duygularımızı kontrol etmeliyiz.
Atalarımız keskin sirke küpüne zarar derken aynı zamanda çözüme de işaret etmemiş mi. ? Çoğunlukla da kişi kendisine zarar veriyor öfkesini kontrol edemediği zaman.İki insanın konuşup anlaşması daha kolayken nedense çoğunlukla zor olan tercih edilir,tüm enerji ve verimlilik gereksiz yere tüketilir. Ne yazık ki şiddet, kavga, çatışma o kadar yaygın ki verilmesi gereken en temel eğitim bu davranışları besleyen duygu durumlarının kontrolü olmalı. O kadar küçük yaşta tanıyor ki çocuklarımız, öğrenilmiş bu yanlışları; davranış çevre tarafından da pekiştirilince saldırgan davranışlarda da artış gözleniyor. Çocuklarımız çatışma çözme de kullandığımız yöntemi modelleme yoluyla doğrudan bizden öğreniyor.
Hangi gün kavgasız, şiddet içermeyen haber izliyor ya da gazete okumuyoruz ki hatta televizyon programların da en çok izlenenler bu içerikte değil mi? Öyleyse hep beraber oturup düşünmeliyiz. Öncelikle yetişkinler olarak hoş görü ve anlayışı yaygınlaştırmak ve doğru modeller olmalıyız çocuklarımıza. Kime sorsak bu olumsuzlukları onaylamaz eleştirir, ahkam keser… Üzerimize düşeni bireysel olarak gerçekleştirebilmemiz gerekiyor. Bunu da gerçekleştirmenin en temel yolu, kişisel duygu ve düşünce kontrol gelişimini gerçekleştirmek. Peki duygu ve düşüncelerimizi yani öfkemizi kontrol altına almamız çok mu zor? İstersek eşimize, çocuğumuza, yakınlarımıza, öğrencimize karşı daha sakin davranıp; sorunun çözümü için konuşup uzlaşamaz mıyız?
Uzlaşma olmadığı takdir de yani; çatışmaların çözümlenemediği durumlarda aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
Kişilerde stres ve bıkkınlık, yorgunluk, iletişimde azalma ve bozukluk, iş ve yaşamda doyum ve performansın düşmesi, yenilik ve gelişimlere karşı direniş, bağlılığın azalması.
Tüm bunların önüne geçmek ve çatışmaları sonlandırma anlamında kazan kazan( anlaşma) yöntemiyle çatışma çözme aşamalarından söz edelim. Öncelikle her iki taraf da istemeli ve sonrasında bir zaman kararlaştırılmalıdır.
Çatışmanın tanımlanması: Taraflarca istek ve ihtiyaçların ifade edilmesi, amaç temel ihtiyaçların net olarak ortaya konulmasıdır.
Çözüm önerileri oluşturma: Karşılıklı ihtiyaçlara yönelik çözüm önerilerinin üretildiği basamaktır. Her iki taraf da kabul edilebilir seçenekler sunmalıdır.
Çözüm önerilerini değerlendirme: Her iki taraf da çıkan önerilerin kendi ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığını onaylamalarını kapsar. Taraflar dürüst olmalı ve kendilerine uymayan seçenekleri söylemelidirler.
En uygun çözümü seçme: Her iki taraf için de uygun çözüm önerisinin seçilmesi. Tüm basamaklar izlendikten sonra en iyi çözüm ortaya çıkacaktır. Kişilerin çözüme ikna olmaları ve çözümün ihtiyaçları en iyi şekilde karşılıyor olması önemlidir.
Uygulama yollarına karar verme: Kararlaştırılan çözümde kimin ne yapacağının belirlenmesi yani iş bölümünün yapılması. Konu üzerinde anlaştıktan sonra kim ne yapacak? Ne zaman başlanacak? ve çıkabilecek sorunları önceden düşünmek ve tedbir almak önemlidir.
Çözümün işleyip işlemediğini takip etme: Çözümlerin işlerliği ve geçerliliğinin kontrol edilmesini kapsamalıdır. Belli bir süre sonra çözümlerin işleyip işlemediğine bakılmalı ve işlemiyorsa yukarıdaki basamaklar tekrarlanarak yeniden gözden geçirilmelidir.
Çatışmalar; her iki tarafın da olaya sağlıklı bakabilme becerisini kazandığı zaman çözümlenir.

Ayşe ERBAŞ
Psikolojik Danışman
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Problem Çözme Becerisi Psk.Hilal KÜÇÜK
► Evlilikte Problem Çözme Becerisi Psk.Dnş.Havva BAYAR
► Sorun Çözme Becerisi ve Terapisi Psk.İlknur BOZKURT
► Çiftlerin Çatışma Çözme Anahtarı Psk.Dnş.Fatih FİDAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,023 uzman makalesi arasında 'Çatışma Çözme Becerisi…' başlığıyla benzeşen toplam 12 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


08:05
Top