2007'den Bugüne 92,575 Tavsiye, 28,262 Uzman ve 20,023 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ergenlik ve Sorunlari
MAKALE #8817 © Yazan Pdg.Elif KOCA | Yayın Nisan 2012 | 3,194 Okuyucu
Adölesan ve Yalanlar

Adolescence Fransızca ergenlik, gençlik dönemi anlamına gelen bir kelimedir, literatürde de büyüme, gençlik, ergenlik bazı kaynaklarda da ön ergenlik olarak tanımlanmaktadır. Adölesan döneme en anlaşılır şekliyle, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi denilmektedir. Dönemin en önemli özelliği ve başlangıç noktası hormanların yetişkin düzeyinde salınmaya başlamasıdır ki dünyada iklim, beslenme, sağlık desteği, geçirilen hastalıklar *vb. olarak sıralanan yaşam koşullarına bağlı olarak başlangıç yaşı farklılık gösterir. Dünya Sağlık Örgütü 10-19 yaş grubunu “adölesan yaş grubu”, 15-24 yaş arasını da gençlik dönemi* olarak tanımlarken literatürde bazı kaynaklarda adölesan dönemi erken (10-14 ) yaş. orta (15-17)* yaş, geç ( 18-21) yaş olarak üç bölüme ayrılmaktadır.

Ülkemizde çocuklarında ergenlik belirtileri kızlarda 10-11, erkeklerde 12 yaşında başlamaktadır( Neyzi.Ertuğrul,1989). Dünya nüfusunun da % 50’den fazlası 25 yaşın altındaki insanlardan oluşmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde bu oran % 80’e ulaşmıştır.

Adölesan Döneminde Hormonların Etkisi


Büyükgebiz’ e göre ergenliğin başlamasının nedeni, daha önce kanda çok az miktarda olan seks hormonlarının* (kızlarda östrojen ve erkeklerde testosteron) kan düzeylerinin artmaya başlamasıdır. Doğumdan hemen sonra yüksek miktarlarda olan bu hormonlar, 6. aydan itibaren azalmaya başlarlar. Daha sonra* kızlarda 10-11, erkeklerde ise 11-12 yaşlarında tekrar kan düzeyleri artmaya başlar. Bu yaşlara kadar kandaki düzeyleri laboratuar yöntemleri ile ölçülemeyecek kadar düşüktür. Seks hormonlarının salgılanmaya başlaması, beyindeki hipofiz bezinin uyarılması ile gerçekleşir. Ergenlik başlayıncaya kadar hipofiz bezi deyim yerinde ise, uykudadır. *Hipofiz bezi,* kızlarda 10-11, erkeklerde ise 11-12 yaşlarında beynin uyarıları sonucunda uykudan uyanarak seks hormonlarının (erkeklerde testosteron, kızlarda ise östrojen) salgılanmasını arttıran hormonları salgılamaya başlar. Hipofizden salgılanan bu seks hormonlarını uyarıcı hormonlar, kızlarda overleri (yumurtalık) uyararak östrojen, erkeklerde ise testisleri uyararak testosteron salgılanmasına neden olurlar. Bu hormonların kan düzeyleri artar. Bunun sonucunda da ergenliği belirleyen cinsel ve* fiziksel değişiklikler başlar. *Kızlarda 10-11, erkeklerde 11-12 yaşına kadar uyuyan hipofizin uyanmasına neden olan* etken henüz tam olarak bilinmemektedir. Işık gibi çevresel uyaranlar, koku, vücutta belli bir yağ oranı (yağ/kas kitlesi toplam ağırlığın %22-24’ü) olması, değişik amino asitler, leptin gibi maddelerin hipofizi uyardığı bilinmektedir. Koku önemli bir uyarandır, özellikle hayvanlarda cinsel temasdan önce “pheramon” denilen kimyasallar salgılanır ve bunlar günümüzde cinsel uyarıcı olarak kozmetik sanayiinde de kullanılmaktadır. Ergenliğin başlangıcında, fiziksel ve cinsel değişiklikler meydana gelmeden önce kızlarda östrojen, erkeklerde ise testosteron salınımı önce geceleri artmaya başlar. Ancak ergenliğin ortalarına doğru hem gece hem de gündüz salınırlar. Bu nedenle ergenliğe yeni girmiş bir çocukta sabah alınan kan örneklerinde testosteron ve östrojen düzeyleri düşüktür.* Ancak ergenliğin ilerlemesi ile gündüz saatlerinde de kan düzeylerinde artış gözlenir.

Kısaca Adölesan Özellikleri


Dönem fiziksel , hormanal, psikolojik dolayısıyla duygusal yönden kritik gelişim gösteren bir çizgidedir.* Birey salınmaya başlanan yetişkinlik hormonlarıyla bir yandan yetişkin bir vücuda sahip olmaya başlarken diğer yandan bunun duygusal sıkıntılarını yaşamaktadır.

Bedenindeki hızlı büyümeye adapte olmaya çalışan adölesanda tipik davranışlar gözlenir. Büyüyen göğüslerinin belli olmasını istemeyen kızların onları saklamak için kambur durmaları, erkek çocukların kalınlaşmaya başlayan seslerini ve yeni çıkan sakallarından hoşnut olup gösterme çabaları, ter kokularının artmasından rahatsız olanların sık sık banyo yapması ya da ayarsız şekilde bolca koku, *parfüm kullanması, hızla büyüyen uzuvlarına ( el, kol, bacak..) hakim olmada zorlanarak pek çok sakarlık göstermeleri dönemin adaptasyon özellikleri olarak sıralanabilir.

Diğer yandan cinsiyet hormonlarının yetişkin düzeyinde salınmaya başlanmasıyla kız erkek ilişkilerinin arkadaşlıktan karşı cinse özel ilgiye dönüşmesi, aşklar dönemin diğer keyifli olduğu kadar idaresinin zor olduğu durumlardır. Dönemin ortalarına doğru zamanlarının büyük kısmını ayna, video, resimle geçirler. Gizledikleri vücutlarını sergileme 15- 16 yaşlarından itibaren başlar. Bakımlı, alımlı olmaya çabalarlar. Çok alış veriş yapabilirler. Giysilerini ve diğer eşyalarını sık sık arkadaşlarıyla değiştirebilirler. Soyut düşünce geliştiği için soyut varlıklar, kavramlara ve duygulara ilgi artar.
Gizlilik, mahremiyet onlar için çok önemlidir. Sürekli ailelerinden gizli önemli bir şeyler *yapıyor görüntüsü çizerler, gizli ya da sessiz telefon görüşmeleri, kilitli günlükler, kilitlenmiş oda kapıları, banyodan uzun süre çıkmama, gittiği yerden uzun süre gelmeme, okulda olan biteni anlatmama, arkadaşlarından bahsetmeme, onlara söz söyletmeme…

Dönemin başka özelliği hiç kimse adölesan gibi düşünemiyordur. ailesiyle, öğretmeniyle tartışabilir, konu ne olursa olsun her zaman kendinin haklı olduğunu düşünür. Otoriteye karşı tepkilidir. “Kurallar çiğnenmek içindir…”

Adölesan ilk ve orta dönemde yatırımını ailesinden çekerek arkadaşlarına yansıtır. Ailesiyle geçirdiği zamanda çoğu zaman isteksiz ve tepkilidir. Bu durum git gide daha şiddetli hale gelecektir. Arkadaşlarıyla daha fazla bir arada olmak, görüşmediği zamanlarda konuşmak, yazışmak ister. İletişim araçları vazgeçilmezleridir ki pek çok ebeveynin şikayeti aynıdır. Ve basit gibi görünen bir çok davranış çatışmaya sebep olur.
“Telefonu elinden bırakmıyor.
Telefonla yatıp kalkıyor.
Beyni zarar görecek diye korkuyorum.
Kullanmasın demiyorum hepimiz kullanıyoruz ama telefonuyla yaşıyor.
Bilgisayarın başından bazen yemek yemek için bile kalkmıyor.
Telefon elinden düşmüyor, ya mesaj çekiyor, ya resim…”

Çatışma Sebepleri

Birey çocukluktan çıkmış ve yetişkinliğe doğru yol almaktadır, vücudunda ve duygu durumunda olan hızlı gelişime ayak uydurmakta zorlanmaktadır, diğer yandan zevkleri de değişim göstermektedir ki en çok aile içi çatışma buradan kaynaklanır. Aileler çocuklarının kendilerinden uzaklaşmasında arkadaşlarını kendilerine tercih etmesinde sebebi değişen sıkıntılar yaşarlar ve çatışma yaşanır.

Ya da* ev kurallarına uyum sağlamakta direnen çocuklarıyla çatışma yaşarlar.
Erken adölesan evrede beden yetişkin boyutlarına ulaşmaya başlamışsa da ruh hala çocuksu özellikler gösterir. Bu da ailenin çelişkili davranmasına yol açar. Bir yandan oyun oynamayacak kadar büyüdüğünü kabul ederken diğer yandan yalnız başına sağa sola gidemeyecek kadar küçük olduğunu düşündüren davranışlar gösterir ki bu aile çatışmada en sık karşılaşılan çatışmalardan biridir. “Tek başına konsere, maça, arkadaşına gidecek kadar büyük, hala uzun süreler oyun oynayacak kadar da küçük değilsin, sorumlulukların var.”

Yalanlar

Yalan söyleme, gerçek olmayan duygu düşünce, olayların anlatılmasıdır. Yalan güven duygusunu zedeler. Bize yalan söylediğini fark ettiğimiz birine karşı eski güvenimizle yaklaşamayabiliriz. Çocuklar için durum biraz daha farklıdır. 5 yaştan evvel yalanla gerçeği ayıt edemeyen çocuğun söylediği yalanları, yanlış yorum olarak değerlendirilmemeli, hatta yalan olarak etiketlendirilmemelidir. Ama adölasanda ve yetişkinde yalan söylemek sık karşılaşılıyorsa mutlaka araştırılmalıdır.
Yalanların hayali, sosyal, savunma, dikkat çekme, intikam, menfaat, patolojik, propoganda…yalanları* gibi pek çok çeşidi vardır.

Adölesanlar baskı altında olmayı sevmezler, istekleri yerine getirilmeyince, istemedikleri onlara dayatılınca yalan söyleyebilirler. Ailesiyle sık çatışmaya giren adölesan durumu kendi lehine çevirmek, ceza almamak, kendini haklı göstermek, engellenmemek… gibi sebeplerle ya da arkadaşlarına hava atmak amacıyla yalana başvurabilir.

Görünen en tipik yalanlar
Dersini yaptn mı?******************** Evet
Bitti mi?********************************** Evet
Matematikten kaç aldın?**** 60,70…
Neden geciktin*** ******************* Arkadaşlarla ders yaptık
Babaanene gidicez,hazırlan****** Benim çok dersim var. Başım ağrıyor vs
Odanı topladın mı ****************** Evet
O arkadaşını hiç beğenmiyorum, sigara içiyor…********************** Yoo içmiyor.

Arkadaşlarıyla eğleniyorken ders yapıyorum demesi, arkadaşında kaldığında gece gizlice dışarı çıkması sorunca evde oturuyoruz demesi, aldığı ürünün fiatı sorulunca duruma göre eksik ya da fazla söylemesi… rastlanılan diğer yalanlardır.

Yalan söyleyen kişiye yaklaşım tarzı yalanını yüzüne vurma olmamalıdır. Öncelikle hangi durumlarda yalana başvurduğu netleştirilmelidir. Eğer belirli durumlar ise bu konular üzerinde konuşulmalı ve ortak bir karara varılmalıdır.
Dersler konusunda yalana başvuran aşağıdaki örnekte olduğu gibi,
“ Sana ders çalış dediğimde, çalışıyormuş gibi yapıp, derslerim hep iyi yüksek notlar alıyorum dedin, toplantıda gördüm marifetlerini…” gibi suçlayıcı ifadeler yerine
“Derslerinle ilgili hep iyi şeyler söylerdin, toplantıda sınav sonuçların açıklandı, pekte zannettiğin gibi değil. Bu konuya yoğunlaşmamız lazım. Ben sürekli sana ders çalış demekten yoruluyorum, seninde hoşuna gitmediğini biliyorum, ara sıra kaçamak cevaplar veriyorsun. Daha verimli ders çalışman için neler yapabiliriz.” gibi yalancı olarak etiketlemeden durumun farkında olduğunuzu belirten, suçlamadan, onu anladığınızı gösteren ve birlikte çözüm bulmaya teşvik eden bir yaklaşımda bulunun. Ortak bir karar alın ve bu kararı ikinizin de takip etmesi gerektiği konusunda hemfikir olarak konuşmayı bitirin. Sonrasında mutlaka gerekli itinayı gösterin, konuştum bitti diye düşünmeyin. Ders çalışma düzeni kadar, çalışmama düzeni de bir alışkanlıktır ve bir iki konuşmayla değişmez.

Bazen de bireyler dikkat çekmek, ilgi uyandırmak, menfaat sağlamak, zordan kurtulmak…gibi savunma altyapılı sebepleri olmayan hiç ihtiyaçları olmadığı halde gereksiz yere yalanlar söylerler. Bu durum patolojik yalanlara örnektir ve mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Aynı şekilde sebebi her ne olursa olsun alışkanlık haline gelmiş yalan söyleme davranışı da tedavi edilmelidir.

Elif KOCA
Uzm.Pedagog
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,023 uzman makalesi arasında 'Ergenlik ve Sorunlari' başlığıyla benzeşen toplam 21 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


08:35
Top