2007'den Bugüne 92,543 Tavsiye, 28,255 Uzman ve 20,012 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Dikkat Eksikliği-Hiperaktivite Bozukluğunun Tarihçesi (Dehb)
MAKALE #23192 © Yazan Uzm.Psk.Osman İLHAN | Yayın YENİ Temmuz 2024
Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocukluk döneminde ortaya çıkan ve bireyin yaşamı boyunca etkileri sürebilen nöropsikiyatrik bir bozukluktur. DEHB, dikkat eksikliği, dürtüsellik ve hiperaktivite belirtileriyle karakterize edilir ve akademik, sosyal ve psikiyatrik sorunlara yol açabilir (Arslantaş, 2020; DSM-5, 2013). Okul öncesi dönemde DEHB'nin belirlenip ele alınması, erken müdahale açısından büyük önem taşır. Meta analitik incelemeler, okul öncesi çocukların yaklaşık %10'unun DEHB tanı ölçütlerini karşıladığını ortaya koymaktadır (Karakoç-Demirkaya, 2010).
Amerika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi'nin 2016 yılında yaptığı araştırmaya göre, ABD'de 2-17 yaş arası çocukların 6,1 milyonu DEHB teşhisi almıştır. Bu çocukların 388.000'i (yaklaşık %2,4) 2-5 yaş arası okul öncesi grubundadır (Lange et al., 2010). Türkiye'de yapılan araştırmalar, DEHB sıklığının %12,4-19,5 arasında olduğunu ve bu durumun çocukluk çağında en sık görülen ruhsal bozukluklardan biri olduğunu göstermiştir (Ercan et al., 2015). Erkek çocukların kız çocuklara göre DEHB tanısı alma olasılığının daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Özaslan & Bilaç, 2015).

1770 yılında, Rus Çariçesi Büyük Katerina'nın doktoru olan Melchior Adam Weikard, modern anlamda DEHB olarak tanımlanabilecek durumları içeren "dikkat eksikliği" kavramını tanımlayan bir tıp kitabı yazdı. Weikard'ın eseri, dikkat eksikliğini bir sağlık sorunu olarak tanımlayan ilk tıbbi metinlerden biri olarak kabul edilir ve bu, DEHB'nin tarihçesi açısından önemli bir kilometre taşıdır.
Sir Alexander Crichton, 1978’de yazdığı kitabında, DEHB’yi bir dikkat hastalığı olarak adlandırmış ve her izlenimin kişiyi tedirgin ettiği ona doğal olmayan derecede huzursuzluk verdiğinden bahsetmiştir. Ayrıca bu rahatsızlığa sahip kişilerin nörobiyolojik olarak da farklılıklarının olduğunu, onların nöronlarının kıpır kıpır olduğunu ifade etmiştir.
DEHB'nin tipik bulguları 1846 yılında Heinrich Hoffmann tarafından tanımlanmıştır. Hoffmann, daha sonra Frankfurt'ta ilk akıl hastanesini kurmuş olan bir Alman hekim, psikiyatrist ve yazardır. Hoffmann, DEHB'yi tanımlayan bu bulguları, çocuklar için yazdığı ve resimlediği "Struwwelpeter" ("Çirkin Peter") adlı kitabında anlatmıştır. Kitap, çeşitli davranış sorunları ve ahlaki dersler içeren kısa hikayelerden oluşur. DEHB'nin belirtilerine en çok benzeyen hikaye, muhtemelen sürekli hareket halinde olan ve dikkati kolayca dağılan "Zappel-Philipp" (Hareketli Philipp) adlı karakterin hikayesidir. Heinrich Hoffmann'ın "Struwwelpeter"i, o dönem için oldukça yenilikçi bir yaklaşım sergileyerek, çocuk psikolojisi ve davranış bozukluklarına dair önemli gözlemler içerir. Hoffmann'ın bu eseri, DEHB'nin tarih öncesi olarak kabul edilebilecek dönemlerde bile gözlemlendiğinin ve tanımlandığının bir kanıtı olarak değerlendirilebilir.
DEHB'nin tedavisi ve tanımı üzerine yapılan tartışmalar, uzun yıllar boyunca devam etmiş ve bu durum, özellikle ilaç kullanımı konusunda farklı görüşleri beraberinde getirmiştir. Ancak, DEHB'nin tarihsel arka planına bakıldığında, bu durumun çok daha eski zamanlardan itibaren bilindiği ve tanımlandığı görülebilir. George Still'in 1902 yılında yaptığı tanımlamalar, DEHB'nin modern anlamda ilaç tedavisinden çok önce var olduğunu ve ahlaki yargılarla değil, nörolojik ve davranışsal bir temele dayandığını göstermektedir.
George Still, çocuklarda gözlemlediği dikkat eksikliği, dürtüsellik ve aşırı hareketlilik gibi belirtileri, o dönemde "ahlaki kontrol eksikliği" olarak adlandırılan bir durumla ilişkilendirmişti. Still'in çalışmaları, DEHB'nin sadece modern toplumun bir ürünü olmadığını, aksine tarihin farklı dönemlerinde de var olan bir durum olduğunu ortaya koymaktadır. Still, bu durumun kötü ebeveynlik veya ahlaksızlığın bir sonucu değil, biyolojik olarak kalıtsal veya doğumda meydana gelen bir zedelenmeye bağlı olduğunu öne sürmüştür (Hallowell & Ratey, 2013)

1918'de dünya çapında yaşanan İspanyol Gribi pandemisi ve bunu takip eden ensefalit lethargica salgını, modern tıp tarihinde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ile ilgili önemli gözlemlere yol açtı. Pandemi sonrası ensefalit vakalarında, George Still'in 1902'de tanımladığına benzer yıkıcı davranışlar, artan hareketlilik, duygusal değişiklikler ve dürtüsellik gözlemlendi. Bu dönemde, söz konusu belirtilerin ensefalite bağlı beyin sapı hasarı sonucu ortaya çıkan "organik dürtüsellik" ile ilişkilendirildiği belirtildi (Mahoney, 2005). 1940 ve 1950'li yıllarda, Strauss ve Lehtinen (1947) gibi araştırmacılar, bilişsel yetersizlik, dürtüsellik ve hareketlilik artışı gösteren olguları "Minimal Beyin Hasarı" (MBH) olarak adlandırdılar. Bu dönemde MBH, belirgin bir beyin hasarı göstermeyen çocuklardaki çeşitli nöropsikiyatrik belirtilerin bir nedeni olarak öne sürüldü.
1960'lı yıllara gelindiğinde ise, İngiliz araştırmacılar bu semptomların mutlaka organik bir hasardan kaynaklanmadığını ve "hasar" yerine "disfonksiyon" teriminin kullanılmasının daha uygun olabileceğini ileri sürdüler. Bu dönemde "Minimal Beyin Disfonksiyonu" (MBD) terimi yaygınlaştı ve bu tanımlama, çocuklarda gözlemlenen dikkat eksikliği, hiperaktivite ve dürtüsellik semptomlarının altında yatan nörolojik bir disfonksiyon olduğu hipotezini güçlendirdi (Clements & Peters, 1962).
1970'ler ve 1980'ler boyunca DEHB üzerine ilgi artmış ve bu dönemde erişkin DEHB konusu literatüre girmiştir.1970'lerin sonlarında ve 1980'lerde yapılan çalışmalar, DEHB'nin daha davranışsal bir çerçevede tanımlanmasına yol açtı. Rutter (1982), belirli bir beyin hasarı veya disfonksiyonunun olmadığı durumlarda bile DEHB belirtilerinin gözlenebileceğini belirterek, bozukluğu davranışsal olarak tanımladı. Bu dönemde DEHB, sadece çocukluk çağında değil, yetişkinlikte de süregelen bir bozukluk olarak kabul edilmeye başlandı.
DSM-II (1968) ile başlayan bilimsel sınıflandırmalar, DEHB'nin tanı kriterlerini ve adlandırılmasını zaman içinde evrimleştirdi. "Çocukluk Çağının Hiperkinetik Reaksiyonu" olarak adlandırılan DEHB, DSM-III (1980) ile "Dikkat Eksikliği Bozukluğu" adını aldı ve hiperaktivite ile eşlik eden ve etmeyen iki alt tip tanımlandı. DSM-III-R, DSM-IV ve son olarak DSM-5 ile DEHB, nörogelişimsel bozukluklar kategorisine dahil edildi ve tanı kriterleri, başlangıç yaşı, semptomların ortaya çıkışı ve yaşamın farklı dönemlerindeki gösterim şekilleri açısından detaylandırıldı (American Psychiatric Association, 2013).
1990'lı yıllardan itibaren, DEHB üzerine yapılan araştırmaların sayısı artmış ve bu bozukluğun anlaşılması ve tedavisi üzerine önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Özellikle beyin görüntüleme çalışmaları, DEHB'nin beyindeki çeşitli bölgelerin işleyişiyle ilişkili olduğunu ve tek bir etkenin sonucu olmadığını göstermiştir (Ercan, 2015).
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ile ilgili patofizyolojik anlayış, geçmişten günümüze önemli bir evrim geçirmiştir. İlk dönemlerde, DEHB'nin etiyolojisi tek bir beyin bölgesindeki lokalize hasara atfedilmiş ve bu durum "minimal beyin hasarı" olarak adlandırılmıştır. Ancak, ilerleyen yıllarda yapılan gelişmiş beyin görüntüleme çalışmaları, DEHB'nin beyindeki birden fazla bölgenin ve bu bölgeler arasındaki ağların işleyişindeki genel bir disfonksiyondan kaynaklandığını ortaya koymuştur. Bu bulgular, DEHB'nin anlaşılmasında ve tedavi yaklaşımlarında paradigmaları değiştirmiştir. Günümüzde, DEHB'nin nörogelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanması, beyin yapısı ve işlevselliğindeki karmaşık değişiklikleri dikkate alır şekilde evrilmiştir (Şahin, 2009). Bu, DEHB'nin sadece belirli bir hasardan değil, aynı zamanda bilişsel işlevlerin koordinasyonundan sorumlu beyin ağlarının geniş çaplı işleyiş bozukluklarından kaynaklanabileceğine dair kapsamlı bir bakış açısını yansıtmaktadır.

Çocukların ve yetişkinlerin yaş guruplarına özel tasarlanmış ÖZEL EĞİTİM ÇALIŞMALARI BU SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE-TERAPİSİNDE ANA ROLÜ OYNAMAKTADIR.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Dikkat Eksikliği-Hiperaktivite Bozukluğunun Tarihçesi (Dehb)" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Osman İLHAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Osman İLHAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Osman İLHAN Fotoğraf
Uzm.Psk.Osman İLHAN
İstanbul
Uzman Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi87 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Osman İLHAN'ın Yazıları
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,012 uzman makalesi arasında 'Dikkat Eksikliği-Hiperaktivite Bozukluğunun Tarihçesi (Dehb)' başlığıyla benzeşen toplam 19 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► YENİPsikolojik Manipülasyon Nedir? Temmuz 2024
► YENİPsikolojik Sağlamlılık Nedir Temmuz 2024
► Zeigarnik Etkisi Nedir? Mayıs 2024
◊ Umut Koydum Adını Şubat 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


22:18
Top