2007'den Bugüne 92,543 Tavsiye, 28,255 Uzman ve 20,012 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Psikolojik Sağlamlılık Nedir
MAKALE #23195 © Yazan Uzm.Psk.Osman İLHAN | Yayın YENİ Temmuz 2024
Psikiyatri, psikoloji, eğitim ve sosyoloji gibi farklı disiplinler, bireylerin stres, travma ve olumsuz yaşam koşulları gibi zorluklarla başa çıkma kapasitesini "sağlamlık" veya "resilience" kavramı altında inceler. Bu kavram, bireylerin zorluklara karşı gösterdiği direnç, adaptasyon yeteneği ve olumsuz yaşam olaylarından sağlam bir şekilde çıkabilme kapasitesini ifade eder. Ancak, Türkiye'deki akademik literatürde bu kavramın Türkçe karşılığı konusunda çeşitlilik gözlenmektedir.
Öğülmüş (2001), Özcan (2005), Gürgan (2006), Demirbaş (2010), ve Ünüvar (2012) gibi araştırmacılar "resilience" kavramı için "yılmazlık" terimini kullanırken, Gizir (2004), Karaırmak (2006), Yalım (2007), Kaya (2007), Oktan (2008), Sipahioğlu (2008), Bahadır (2009), Aydın (2010), Çataloğlu (2011), ve Özer (2013) "psikolojik sağlamlık" terimini tercih etmişlerdir. Diğer yandan, Eminağaoğlu (2006), Gökmen (2009), ve Ergun-Başak (2012) "dayanıklılık" kelimesini kullanmış, Terzi (2006) ise "kendini toparlama gücü" ifadesini öne sürmüştür.
Bu terimlerin her biri, "resilience" kavramının farklı boyutlarını vurgulayarak, bireyin zorluklar karşısında sergilediği direncin ve adaptasyon sürecinin çeşitli yönlerine ışık tutar. "Yılmazlık", bireyin zorluklar karşısında pes etmeme durumunu; "psikolojik sağlamlık", bireyin zihinsel ve duygusal sağlığını koruma yeteneğini; "dayanıklılık", genel olarak bireyin zorluklara karşı direnç gösterme kapasitesini; "kendini toparlama gücü" ise zorlukların üstesinden gelme ve eski haline dönebilme yeteneğini ifade eder.
Bu çalışmada "Resilience" kavramının Türkçe karşılığı olarak "psikolojik sağlamlık" teriminin tercih edilmesi, bu kavramın bireyin zorluklarla başa çıkma sürecindeki psikolojik ve duygusal boyutlara odaklanmasından kaynaklanmaktadır. "Psikolojik sağlamlık", bireyin stres ve travma gibi zorluklara karşı sağlıklı adaptasyon gösterme yeteneğini, bu süreçte kendini koruyabilme ve olumsuz koşullardan minimum zararla çıkabilme yeteneğini vurgulayan geniş bir çerçeve sunar. Bu terim seçimi, kavramın çok boyutluluğuna ve psikolojik sağlamlığın bireyin genel sağlığı üzerindeki pozitif etkilerine dikkat çeker.
Begun (1993), Joseph (1994), Murphy (1987), Luthar, Cicchetti ve Becker (2000), ve Garmezy (1993) gibi araştırmacılar, psikolojik sağlamlığı; stres, zorluk ve kayıplarla başa çıkma yeteneği, uyum sağlama kapasitesi ve bu süreçte gözlemlenebilen bir güç olarak tanımlamışlardır. Bu tanımlar, psikolojik sağlamlığın bireyin olumlu başa çıkma sonuçlarıyla, uyum ve yeterlikle ilintili olduğunu ve stresli yaşam olayları karşısında sağlıklı bir şekilde uyum sağlayabilme yeteneği olduğunu vurgular (Gürgan, 2006)
Brooks ve Goldstein'a göre psikolojik sağlamlık; kişisel kontrol, stresle başa çıkma, problem çözme, empati, etkili iletişim, gerçekçi hedefler, başarısızlıktan ders alma, toplumsal katkı ve değer odaklı yaşamı içerir. Haynes ise bu nitelikleri sosyal, duygusal ve bilişsel/akademik özellikler olarak gruplandırır.
Psikolojik sağlamlık, çeşitli disiplinler arasında farklı modeller ve yaklaşımlarla ele alınmıştır. Bu kapsamda bazı önemli modeller şunlardır:
Henderson ve Milstein'ın Psikolojik Sağlamlık Çemberi Modeli:
Kişisel ve çevresel öğelerin etkileşimiyle psikolojik sağlamlığın geliştiğini vurgular.
İlgi ve destek, yüksek beklentiler, katılım fırsatları gibi unsurları içerir.
Benard Modeli:
Doğuştan gelen ve sonradan kazanılan kişisel özellikler üzerinde durur.
Sakin mizaç, empati, bağımsızlık gibi özellikler psikolojik sağlamlığı destekler.
Weinstein Beklenti İletişimleri Modeli:
Yüksek beklentilerin ve olumlu bir beklenti ikliminin önemine odaklanır.
Etkili öğretim programları, grup çalışmaları ve değerlendirme sistemleri önerir.
Richardson "Sağlamlık ve Sağlamlığın Meta Kuramı":
Sağlamlığın, bireyin biyolojik, psikolojik ve manevi denge noktasından başlayarak, yaşamdaki koşullara adapte olmasıyla ilişkilendirilir.
Wolin Modeli:
Psikolojik sağlam bireylerin olumsuzluklara rağmen iyileşmelerini sağlayan "yedi sağlamlık davranışı"nı tanımlar.
Benson "Özellikler Kazandırma" Psikolojik Sağlamlık Kuramı:
Yetişkinlerin çocuklara "özellikler" kazandırmasının, riskli davranışların azalmasına katkıda bulunduğunu belirtir.
Krovetz "Sağlamlık" Kuramı:
Başarılı gençlerin yaşamlarında bulunan, sorunlu gençlerin yaşamlarında eksik olan koruyucu faktörleri tanımlar.
Süreklilik Kuramı:
Çocuğun dış özellikleri, şefkatli ilişkiler, yüksek beklentiler ve anlamlı katılım fırsatlarını sürdürmekteki tutarlılığının sağlamlığı desteklediğini vurgular.
Bu modeller ve yaklaşımlar, psikolojik sağlamlığın karmaşık yapısını ve çeşitli faktörlerin etkileşimini anlamamıza yardımcı olur. Her biri, sağlamlığın geliştirilmesi ve desteklenmesi için farklı perspektifler ve stratejiler sunar.

Psikolojik Sağlamlığın Tarihçesi
Psikolojik sağlamlık, bireylerin stres, afet ve benzeri zorlu yaşam olayları karşısında sağlıklı bir uyum gösterme kapasitesini ve bu süreçte koruyucu faktörlerin rolünü ifade eder. Windle (1999) tarafından, risk ve koruyucu faktörlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkan bir olgu olarak tanımlanırken, bu olgunun bireyi olumsuz olaylardan koruyan sabit bir kişilik özelliği olmadığı, daha çok bireyin çevresel koşullara ve olaylara karşı geliştirdiği tutum ve becerilerden kaynaklandığı vurgulanmaktadır (Beauvais ve Oetting, 1999). Araştırmalar, psikolojik sağlamlığın yüksek olduğu bireylerin, kaygı ve depresyon gibi olumsuz duygu durumlarının düşük olduğunu, ayrıca stres ve hastalık semptomlarıyla daha etkin başa çıkabildiklerini göstermektedir (Kobasa, 1979; Kobasa ve Pucetti, 1983; Sinclair ve Tetrick, 2000; Callahan, 2000; Maddi ve ark., 2002). Bu bağlamda, psikolojik sağlamlık, bireyin stresli ve olumsuz çevre koşulları altında bile başarıyla başa çıkabilmesine olanak tanıyan koruyucu bir etken olarak değerlendirilir.
Psikolojik sağlamlık kavramının kökenleri ve teorik çerçevesinin evrimi, 20. yüzyılın ikinci yarısında önemli bir dönüşüm yaşamıştır. Özellikle 1960’ların sonlarında ve 1970’lerin başlarında, Urie Bronfenbrenner ve Germain gibi çevresel faktörlerin bireysel gelişim üzerindeki etkisini vurgulayan teorisyenlerin çalışmalarıyla psikolojik sağlamlık alanında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu dönemdeki araştırmalar, ergen gelişiminin karmaşık bir süreç olduğunu ve bu sürecin yalnızca bireyin biyolojik, psikolojik ve sosyal özellikleriyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda aile, akranlar, okul ve genel çevre koşullarıyla olan etkileşimlerden de derinden etkilendiğini göstermiştir (Hawkins, Catalano ve Miller, 1992).
Bronfenbrenner'ın Ekolojik Sistemler Teorisi, bireyin gelişimini çevreleyen çeşitli sistemlerin bir bütün olarak nasıl işlediğini açıklar. Bu teoriye göre, bireyin psikolojik sağlamlığı da dahil olmak üzere gelişimi, mikrosistem (aile ve okul gibi yakın çevre), mezosistem (farklı mikrosistemler arası etkileşim), ekzosistem (bireyin doğrudan bir parçası olmadığı, ancak onu etkileyen daha geniş sosyal sistemler), makrosistem (kültürel değerler, normlar) ve kronosistem (zaman içindeki değişimler ve geçişler) düzeylerindeki etkileşimlerle şekillenir.
Germain ve diğer araştırmacıların çalışmaları ise, bireyin çevresiyle olan etkileşimlerinin, stresle başa çıkma yeteneği ve dolayısıyla psikolojik sağlamlık üzerindeki etkisini inceler. Bu çalışmalar, ergenlerin gelişiminde ailenin, akran gruplarının ve eğitim kurumlarının oynadığı rolleri ve bu faktörlerin bireylerin yaşamı karşısında sergiledikleri direnç ve adaptasyon yetenekleri üzerindeki etkileri vurgular.
Hawkins, Catalano ve Miller’ın (1992) çalışmaları, psikolojik sağlamlık üzerine yapılan araştırmalarda, bireysel faktörlerin yanı sıra sosyal ve çevresel faktörlerin de derinlemesine incelenmesi gerektiğinin altını çizer. Bu yaklaşım, psikolojik sağlamlığın yalnızca içsel kaynaklardan değil, aynı zamanda bireyin sosyal destek sistemleri ve çevresel koşullarla olan etkileşiminden de beslendiği fikrini destekler.

Vella ve Pai'nin (2019) "A Theoretical Review of Psychological Resilience: Defining Resilience and Resilience Research over the Decades" başlıklı çalışması, psikolojik dayanıklılık konusundaki araştırmaları ve bu kavramın zaman içinde nasıl tanımlandığını ve evrildiğini inceler. Çalışma, dayanıklılığın genellikle bireylerin tersliklere rağmen toparlanma yeteneği olarak tanımlandığını, ancak bu tanımın geniş bir konsensusa sahip olmadığını belirtir. Dayanıklılığın, stres ve olumsuz yaşam olaylarının ruhsal hastalıkları tetikleme riski uzun zamandır tanınmakla birlikte, bazı bireylerin ağır olumsuz durumlara olumlu yanıtlar vermesi veya bu tür durumların üstesinden gelmesi de uzun süredir ilgi çekmektedir. Bu olumlu yanıtlar veya sonuçlar genellikle dayanıklılık olarak bilinir. Makale, dayanıklılığın tanımları, ilgili olgular ve onlarca yıl boyunca dayanıklılık araştırmasının odaklanmış olduğu alanları gözden geçirerek, gelecekteki araştırmaları ve teorileri bilgilendirmeyi amaçlar. Sonuç olarak, araştırmacılara, kendi tanım ve kavramsallaştırmalarını açıkça belirtmeleri ve dayanıklılık kavramına yönelik birleşik bir görüşe doğru ilerlemenin zorunluluğu tavsiye edilir. Ayrıca, dayanıklılık araştırmasının onlarca yıl boyunca ilerleme kaydettiği ancak bu durumun araştırma alanının tamamlandığı anlamına gelmediği vurgulanır. Bu nedenle, araştırmacılar hâlâ dayanıklılığın karmaşıklığını anlamaya ve farklı popülasyonlarda veya benzer zorluklar yaşayan bireylerde dayanıklılığı nasıl inşa edebileceklerini araştırmaya devam etmelidir (Vella & Pai, 2019).

Forbes ve Fikretoglu'nun (2018) çalışması, "Building Resilience: The Conceptual Basis and Research Evidence for Resilience Training Programs," psikolojik sağlamlık ve bu konudaki eğitim programlarını incelerken, psikolojik sağlamlığın bireylerin zorluklara karşı direnç gösterme, olumsuz durumlardan toparlanma ve uyum sağlama yetenekleri olarak tanımlanabilir. Araştırmacılar, psikolojik sağlamlığın, bireyin içsel kaynaklarından (kendine güven, olumlu benlik algısı, problem çözme becerileri gibi) ve dışsal destek sistemlerinden (aile, arkadaşlar, topluluk desteği gibi) beslenen çok boyutlu bir süreç olduğunu vurgularlar. Bu tanım, olumsuzlukların üstesinden gelmede önemli bir faktördür ve bireyin yaşam boyu sağlığı ve refahı üzerinde derin etkilere sahip olabilir.
Bu çalışma, psikolojik sağlamlık ve bu alandaki eğitim programlarının mevcut durumunu değerlendirirken, teorik ve pratik farklılıklar, eğitim türleri ve çeşitli ayarlar üzerindeki etkileri tartışmaktadır. Araştırmanın sonuçları, literatürün karmaşık olduğunu, psikolojik sağlamlık eğitiminin diğer eğitim türlerinden iyi bir şekilde ayrıştırılmadığını ve psikolojik eğitimin sonraki işlevsellik üzerindeki etkisinin ölçülen sonuç türüne ve eğitimin yapıldığı ortama büyük ölçüde bağlı olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda, Forbes ve Fikretoglu (2018) psikolojik sağlamlık kavramının, bireylerin zorluklar karşısında nasıl ayakta kaldığını, hatta bazı durumlarda nasıl geliştiğini anlamamıza yardımcı olabilecek önemli bir alan olduğunu vurgulamaktadır.
İnsanların yaşamlarında kayıp veya potansiyel olarak travmatik olaylarla karşılaşmaları kaçınılmazdır ve birçoğu bu tür olayların ardından pozitif duygusal deneyimler yaşamaya devam eder ve işlevselliklerinde sadece küçük ve geçici kesintiler gösterir (Bonanno, 2004). Psikolojik dayanıklılık, genellikle bireylerin zorluklar karşısında direnç gösterme, olumsuz durumlardan toparlanma ve uyum sağlama yetenekleri olarak tanımlanır. Ancak, bu alanın çoğu araştırması önemli psikolojik sorunlar yaşayan veya tedavi arayan bireylerden elde edilen verilere dayandığı için, dayanıklılık sıklıkla yanlış değerlendirilmiş ve yanlış anlaşılmıştır. Dayanıklılığın, kayıp veya potansiyel travmayla başa çıkma sürecinde belirgin bir yol olduğunu, genellikle düşünülenden daha yaygın olduğunu ve dayanıklılığa giden birden fazla ve bazen beklenmedik yolların bulunduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır (Bonanno, 2004). Bu bulgular, psikolojik koruyucu faktörlerin hastalığın önlenmesindeki önemini ve gelişim psikologlarının çocuklukta dezavantajlı koşullarda büyüyen çocuklar arasında dayanıklılığın yaygın olduğunu destekleyen çalışmalarla uyumludur. Bu nedenle, dayanıklılık kavramının daha geniş bir perspektiften ele alınması, bireylerin ve toplumların zorluklar karşısında nasıl daha iyi desteklenebileceği konusunda önemli iç görüler sağlayabilir (Bonanno, 2004).

Gerçek ve Börekçi'nin (2017) çalışması, organizasyonel ve bireysel düzeyde rezilyansın önemini ve bu kavramın çeşitli boyutlarını incelerken, özellikle ilişkisel ve operasyonel rezilyans kapasitesinin bireyler, gruplar ve organizasyonlar için nasıl hayati olduğunu vurgular. Rezilyans, zorluklara ve beklenmedik durumlara karşı dayanıklılık gösterme, olumsuz durumlardan toparlanma ve uyum sağlama yeteneğidir. Çalışma, ilişkisel rezilyansın, organizasyon içi ve dışı iş ilişkilerini sürdürebilme ve dönüştürebilme becerileri; operasyonel rezilyansın ise organizasyondaki işe yönelik faaliyetlerle ilişkili olduğunu belirterek, bu kapasitelerin bireysel düzeyde çalışanların sahip olduğu bilgi, beceri, yetenek ve alışkanlıklar gibi bilişsel ve davranışsal öğelerle desteklendiğini ortaya koyar. Bu bağlamda, birey düzeyinde operasyonel ve ilişkisel rezilyans kapasitesinin, organizasyonların beklenmedik ve yıkıcı olaylar karşısında daha güçlü bir şekilde ayakta kalmasına, varlığını sürdürebilmesine ve gerektiğinde yenilenerek dönüşüm geçirmesine olanak tanıyan temel unsurlar olduğunu gösterir (Gerçek & Börekçi, 2017).
Araştırma, Aydın ve Egemberdiyeva (2018) tarafından gerçekleştirilen ve üniversite öğrencilerinin psikolojik sağlamlık düzeylerini çeşitli değişkenler açısından inceleyen bir çalışmadır. Çalışma, psikolojik sağlamlığın, bireyin olumsuz yaşam olayları, stres ve travmalar karşısında uyum sağlama ve olumlu sonuçlara ulaşabilme yeteneği olarak tanımlandığını ortaya koymaktadır. Araştırmada, üniversite öğrencilerinin psikolojik sağlamlık düzeylerinin cinsiyet, yaş, bölüm türü, kardeş sayısı, mutluluk düzeyi ve algılanan sosyal destek düzeyi gibi değişkenlerle ilişkili olduğu incelenmiştir. Bulgular, yaşın ve kardeş sayısının psikolojik sağlamlık üzerinde anlamlı yordayıcılar olduğunu; ayrıca, mutluluk ve arkadaş desteğinin psikolojik sağlamlıkla pozitif yönde ilişkili olduğunu göstermektedir. Bu sonuçlar, psikolojik sağlamlığın, bireylerin ve toplumların refahını desteklemek için önemli bir alan olduğunu ve bu konuda yapılan araştırmaların bireylere yönelik müdahalelerin ve destekleyici programların geliştirilmesine katkı sağlayabileceğini vurgular (Aydın & Egemberdiyeva, 2018).

Bilgin, Akçıl ve Yavuz'un (2022) gerçekleştirdiği çalışma, COVID-19 pandemisi sırasında Türkiye'de yazılan lisansüstü tezleri inceleyerek, pandeminin insanların ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ve bu olumsuzluklara karşı psikolojik sağlamlığın koruyucu rolünü ele almaktadır. Araştırma, psikolojik sağlamlığın, bireylerin zorluklara, streslere ve travmalara karşı direnç gösterme, olumsuz durumlardan toparlanma ve uyum sağlama yeteneği olduğunu vurgulamaktadır. Pandemi sürecinde yaşanan belirsizlikler, insanlarda korku ve kaygı gibi çeşitli psikolojik belirtilerin ortaya çıkmasına sebep olmuş, bu süreçte psikolojik sağlamlık gibi koruyucu faktörlerin önemi daha da belirginleşmiştir. Çalışma, psikolojik sağlamlıkla ilgili Türkiye'de yapılan lisansüstü tezlerin büyük bir kısmının 2021 yılında yazıldığını ve bu tezlerin çoğunluğunun psikoloji ve hemşirelik gibi alanlarda gerçekleştirildiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca, tezlerde incelenen örneklem gruplarının büyük bir çoğunluğu genç yetişkin ve yetişkinler olup, pandeminin psikolojik sağlamlık üzerindeki etkileri genellikle bu yaş grupları üzerinde yoğunlaşmıştır (Bilgin, Akçıl & Yavuz, 2022).
Eroğlu ve Yakşi'nin (2021) çalışması, COVID-19 pandemisinin çocuk ve ergenler üzerindeki psikolojik etkilerini incelemiştir. Araştırmalar, pandeminin ve sosyal izolasyonun çocuklarda ve ergenlerde anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) semptomlarının artmasına yol açtığını göstermektedir. Ebeveynleri COVID-19 nedeniyle izole edilen çocuklarda, özellikle de annesi izole edilenlerde, ağır TSSB belirtilerinin oranı önemli ölçüde yüksek bulunmuştur. Ayrıca, kronik tıbbi veya psikiyatrik rahatsızlığı olan çocuklarda depresyon semptomlarının daha sık görüldüğü tespit edilmiştir. Bu çalışma, pandeminin çocuklar ve ergenler üzerindeki uzun vadeli etkilerini azaltmak için psikososyal destek ve uygun müdahalelerin önemini vurgulamaktadır (Eroğlu & Yakşi, 2021).
Literatür Taraması Sonucu
Literatür taraması, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ve anksiyetenin psikolojik sağlamlık üzerindeki etkilerinin ve bu iki durum arasındaki ilişkinin kapsamlı bir şekilde incelenmesine ışık tutmuştur. Araştırmalar, DEHB ve anksiyete semptomlarının, bireylerin zorluklarla başa çıkma yetenekleri ve yaşadıkları stresle mücadele edebilme kapasiteleri üzerinde önemli etkilere sahip olduğunu göstermektedir. Psikolojik sağlamlık, bireylerin stres, zorluk ve travmalara karşı direnç gösterme yeteneği olarak tanımlanırken, bu süreçte DEHB ve anksiyete semptomlarının psikolojik sağlamlığı etkileyebileceği ve hatta azaltabileceği belirlenmiştir.
Özellikle, DEHB'li bireylerin anksiyete düzeylerinin yüksek olması durumunda, bu bireylerin karşılaştıkları zorluklarla baş etmede daha fazla güçlük çektiği ve bu durumun psikolojik sağlamlıklarını olumsuz yönde etkilediği anlaşılmıştır. Anksiyete, bireyin karşılaştığı zorluklar karşısında daha fazla endişe duymasına ve stresli durumlara karşı daha duyarlı hale gelmesine neden olurken, DEHB'nin varlığı bu tepkilerin yönetilmesini daha da zorlaştırmaktadır.
Buna karşın, psikolojik sağlamlık kapasitesinin artırılmasıyla, DEHB ve anksiyete semptomlarının yönetimi ve bu durumların bireyin günlük yaşam kalitesi üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması mümkün olabilir. Bu bağlamda, psikolojik sağlamlığı destekleyici müdahalelerin, özellikle DEHB ve anksiyete bozukluğu olan bireyler için önem taşıdığı ve bu müdahalelerin bireylerin stresle baş etme yeteneklerini ve genel yaşam doyumlarını olumlu yönde etkileyebileceği vurgulanmıştır. Literatür taraması sonucunda, DEHB ve anksiyete bozukluğu olan bireylerin psikolojik sağlamlık düzeylerini inceleyen ve bu iki durum arasındaki ilişkiyi ele alan kapsamlı çalışmaların sınırlı olduğu gözlemlenmiştir. Bu nedenle, bu alanlarda yapılacak daha fazla araştırmanın, konu hakkında daha derinlemesine bilgi sağlayacağı ve etkili müdahale yöntemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunacağı düşünülmektedir.

Bu durumların temel çözümü yine psikoterapi çalışmalarıdır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Psikolojik Sağlamlılık Nedir" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Osman İLHAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Osman İLHAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Osman İLHAN Fotoğraf
Uzm.Psk.Osman İLHAN
İstanbul
Uzman Klinik Psikolog
Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi87 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Osman İLHAN'ın Yazıları
► Psikolojik Değerlendirme Nedir Psk.Kamil ERTEKİN
► Psikolojik Destek Nedir ? Psk.Bahattin GÖKTAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,012 uzman makalesi arasında 'Psikolojik Sağlamlılık Nedir' başlığıyla benzeşen toplam 25 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► YENİPsikolojik Manipülasyon Nedir? Temmuz 2024
► Zeigarnik Etkisi Nedir? Mayıs 2024
◊ Umut Koydum Adını Şubat 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


22:18
Top